KANATLI SOLUNUM YOLU PROBLEMLERİNE BİR BAKIŞ

Klasik hastalık bilgilerinin yanında her zaman hastalıkların oluşma mekanizmasının iyi bilinmesi gerekir. Bununla beraber hastalıkların bir başlangıç olmasından çok bir sonuç olması gerçeği göz önünde bulundurulmalıdır.

İnfeksiyonların sınıflandırılması, ilgili vücut fonksiyonlarının patolojik değişimleri ön plana çıkarılarak yapılır. Sindirim sistemi infeksiyonları, Solunum sistemi infeksiyonları, Genital sistem infeksiyonları, Üriner sistemi infeksiyonları v.s. gibi. Ayrıca bu sınıflandırmalarda, infeksiyonlar detaylandırılarak, üst solunum yolu infeksiyonları, alt solunum yolu infeksiyonları gibi  isimlendirilirler.

Kanatlılarda sistemik infeksiyonlar geçmişte de hep vardı, bu gün de farklı yapılarda karşımıza çıkmakta.  Özellikle intansif tavukçuluk sistemine geçiş süreci ile birlikte kümeslerdeki yönetimsel ihtiyaçlar kontrol altına alınabilirken infeksiyon çeşitlerinde önemli artışlar görülmüştür.

Solunum sistemi infeksiyonlarının etiyolojisi incelendiğinde karşımıza genellikle hep aynı  orijin çıkmaktadır “İşletmelerdeki management hataları”. Çok iyi bilinen bir gerçek vardır; Piliçlerin, özellikle broyler piliçlerin strese ne kadar duyarlı yapıda oldukları. İş böyle olunca alınması gereken önlemler ve hassasiyetin dereceside fazla olmalıdır. Çünkü hastalıklar hep bu hassasiyet ve dikkatin azaldığı, ihmalin olduğu dönemlerde ortaya çıkmaktadır.   Hastalıklar, gösterdikleri etkilerine göre, düşük, orta ve şiddetli olmak üzere sınıflandırılır. Hiçbir zaman unutulmaması gereken önemli bir durum, infeksiyon şiddetinin düşük olması sürecinde işletme içerisinde sinsi bir seyire neden olmasıdır. Böyle bir süreçte infeksiyonların hayvanların immun yapısında gizliden defektler açma olasılığını yükseltir. Problem şiddetlendikçe ve hastalığa neden olan etkeninde bakteri olması durumunda ise bir an önce tedavi edilme ihtiyacı doğar, işletme ekonomik yönden ciddi olarak etkilenmeye başlar. Gerek infeksiyonun yüksek mortaliteye dönüşmesi, gerekse diğer etkenlerle miks bir yapı oluşturması, işin içinden çıkılmaz bir hal almasına, hastalığın bir kâbusa dönüşmesine neden olur.

Klasik hastalık bilgilerinin yanında her zaman hastalıkların oluşma mekanizmasının iyi bilinmesi gerekir. Bununla beraber hastalıkların bir başlangıç olmasından çok bir sonuç olması gerçeği göz önünde bulundurulmalıdır. Özellikle broyler civcivleri genetik yapılarının da etkisiyle her türlü dış etkilenmelere diğer türlere göre daha hassastırlar. Bu nedenle civcivin ilk gününden itibaren ayağının sağlam basması sağlanmalıdır. Yemdeki ham maddelerin kalitesinden, yem formülasyonunun dengeli yapılmasına kadar ilk iki hafta özellikle azami özen gösterilmelidir. Sonraki dönemler özen gösterilmemeli mi? Tabiî ki hayır,  yetiştirmenin her dönemi önemlidir. Ancak ilk iki haftanın civcivin immun sisteminin gelişim süreci içinde olması nedeni ile önemi daha fazla gibidir.  Bu dönemden sonra da civcivin hızlı bir gelişim dönemi başlar, doku gelişimleri hızla oluşurken kan dolaşım sistemi de bu hıza ayak uydurmaya çalışır.

 Hibrit çalışmaları ile piliçler hızlı bir gelişim süreci içinde tutulmaktadırlar ve buna bağlı olarak ta belirli zamanlarda yeni veri tabloları elimize ulaşmaktadır.

 Bu durum tavukçuluktaki hibrit teknolojisinin hızlı ilerlemesinin önemli getirilerinden birisi olmuştur. Günümüzdeki önemli tartışma konularından biri olan genetik yapının iyileştirilmesi bilim dışı çevreler tarafından yanlış yorumlanarak özellikle tüketiciler için bir dezavantaj gibi deklere edilmektedir.  Bu sorun Ülkemiz için özellikle tüketici yönünden incelenirse, tüketim düzeyimizin zaten yıllık bazda Avrupa Birliği ülkeleri ve A.B.D gibi gelişmiş ülkelerin oldukça altında yer alması, tüketici bilincinin yetersiz oluşu bu tip spekülatif yaklaşımlardan daha fazla etkilenmesine neden olmaktadır.

Hibrit çalışmalarıyla bu günkü yüksek performansına ulaştırılmış olan etlik piliç ırklarında bu performans yönlü çalışmaların sonu gelmedi, önümüzdeki on yıllar içinde gerek performans iyileştirmesi, gerekse canlı ağırlık artışı için tüketilmesi gereken yem miktarında önemli azalmalar olacağı beklenmektedir. Bu da kesim yaşının daha erken günlere çekilmesine neden olacaktır.

Burada bizlerin tüketici olan diğer yanımızla baktığımızda, bilinmesi gereken; Satın aldığımız piliç etinin damızlıktan broyler yetiştirme çiftliğine oradan kesimhaneye ve markete ne kadar kaliteli ve sağlıklı koşullarda sevk edilerek,  (çiftlikten, sofraya kaliteli üretim) felsefesi ile gelmiş olması bilincinde olunması gereğidir.   

Bu çerçevede incelendiğinde bu yüksek performanslı hayvanların kısa olan yaşamlarında karşılaştıkları bakteriyel, viral, paraziter ve mantar infeksiyonlarından ne kadar etkilendikleri ve dolayısı ile Ülke ekonomisine ne denli ciddi zararlar verebildikleri iyi incelenmelidir.

Azman hibrit ırklar olarak bilinen broyler piliçler mevsimlerin de etkisiyle yukarıda kısaca sözünü ettiğim etkenler ile karşı karşıya geldiklerinde daha fazla ya da daha az etkilenebilmektedirler. Ancak son yıllarda özellikle dikkat çeken bir gerçeği lütfen gözden uzak tutmayalım. Mevsime göre, daha doğrusu hava sıcaklığına ve nispi rutubete göre karşılaşılma şansı düşük olan bazı viral solunum yolu infeksiyonları neden sıcak mevsimlerde bu kadar ciddi sorunlar yaşatmaktadır? Yıllardan beri üzerinde çok konuşulan IBD gibi mücadelesi çok zor olmayan bir hastalığın varlığını sürdürmesinin sebebi nedir? Burada adını ne koyarsak koyalım, hangi infeksiyonla mücadele edeceksek edelim, tavukçulukla ilgilenen teknik kişilerin,  kanatlıyı iyi tanıması gerekir. En azından bu konuda sürekli bir şeyler okuması ve araştırması gerekir. Bu bilgilerden yoksun olmak hastalık mücadelesinde karar vericileri yanlış yola sevk etmektedir. Karşılaşılan problemlerin çözümü aşamasında birçok hatalı kararların alınmasına zemin oluşturmaktadır. 

Hastalıkların koruyucu mücadelesinde bizlere yardımcı olan aşı gibi biyolojik maddeler, zamanında ve yeteri kadar kullanılmalıdır.

Bakteriyel, paraziter veya fungal etkenler ile mücadelede tedaviye yönelik neler yapılmalıdır? Tedavi uygulanırken antibakteriyel etkileşimleri iyi bilinmelidir. Gereksiz ve süresi dışında antibakteriyellerin kullanılmasından kaçınılmalıdır. Yukarıdaki paragraflarda belirtilen diğer faktörler de birleştiğinde muhatap olduğumuz bu hayvanların bağışıklık sistemini baskılamadan onlardan maksimum verimi elde etme şansımız olacaktır. Aksi takdirde bu gün yaşanabilen bazı hastalıkların kargaşasından kurtulma şansımızı zorlayabiliriz.

Kısaca solunum yolları infeksiyonlarının etkenlerine göz atacak olursak;

Bakteriyel patojenler; Bordetella avium (Hindi korizası), Escherichia coli, Haemophilus paragallinarum (Koriza etkeni), Mycoplasma türleri (Mycoplasma gallisepticum, Mycoplasma sinovia, Mycoplasma meleagridis), Pasteurella multocida (Tavuk kolerası), Riemerella anatipestifer, Ornithobacterium rhinotracheale (ORT)

Viral Solunum Sistemi Patojenleri; Adenovirus Grup 1, İnfeksiyöz Bronşitis Virusu (IBV), İnfluenza Virus Tip A, İnfeksiyöz Laringotracheitis Virusu (ILT), Newcastle Hastalığı Virusu (NHV), Diğer Paramikzoviruslar, Pneumoviruslar (PV), Reoviruslar,

Mikotik Solunum Sistemi Patojenleri; Aspergillus türleri (Aspergillus fumigatus),

Sektörü sürekli meşgul eden belli başlılarını en azından isim olarak hatırlatmak istedim. Hastalık etkenleri hastalık oluşturma mekanizmaları, bunlardan korunma yolları, aşılamalar, biyogüvenlik önlemleri, tedavi yöntemleri, bütün bu kavramlar, üzerinde uzun uzun bir şeyler yazmayı gerektirmektedir. Eğer bu etkenlerin kitabi bilgi olarak detaylarını, hastalık oluşturma mekanizmalarını, korunma ve / veya tedavi metotlarını incelersek birçoğunun miks yapıda infeksiyonlar olarak etkili olduklarını çok rahatlıkla görebiliriz. Diğer taraftan, altında infeksiyon aradığımız birçok belirtinin temelinde beslenme hatalarının ve yönetimsel hataların yattığını ve bu hataların hastalıklara zemin hazırladığını ve çözümü olabilecek vakaların nasıl çözümsüzlüğe taşınabildiğini görebiliriz. Benim burada asıl amacım bu hastalık ajanlarının hangi koşullar altında etkin olabileceği yönünde fikir oluşturması idi.  Özet olarak, karşılaşılan problemler iyi analiz edilmeli, geniş açıdan değerlendirilmelidir.